Monday 21 July 2008

Mehmet Barlas'in evinde gerceklesen ruh cagirma seansi

Mehmet Barlas'in evinde gerceklesen ruh cagirma seansi


Mehmet Barlas’ın Otağtepe’deki evinde pek çok ünlü konuk arasında bir ruh çağırma seansı düzenlendi…


Senelerce evvel…

Mehmet Barlas’ın Otağtepe’deki evinde, Mehmet Barlas, Güneş Taner, Adanan Kahveci, eşi Füsun Kahveci, Metin Akpınar, Necef Uğurlu ve daha pek çok konuk arasında bir ruh çağırma seansı düzenleniyor…

Gecenin medyumları 6.hisleriyle tanınan Füsun Kahveci ve Metin Akpınar…

Bu kadar siyasi bir ortamda da çağırılan ruh, elbette sıradan bir ruh değil… Adnan Menderes’in ruhu!

Neyse, ruh geliyor….

Güneş Taner, atlıyor ortaya ve sorun bakalım, diyor, iktidar olacak mıyız?

Ancak, ruhtan enteresan bir cevap geliyor:

Suikaste uğrayacaksın!

Güneş beyin tansiyonu düşüyor, ayranlar yetiştiriliyor falan….

Ancak, Mehmet Barlas, pek tatmin olmuyor…. Füsun Kahveci ve Metin Akpınar’ın cinliklerinden şüpheleniyor…

Adnan beyin ruhunu bir sınava çekmek istiyor…

Sorun bakalım"

Sorun bakalım, diyor. Fatin Rüştü Zorlu’nun sevgilisinin adı neymiş….

Arkadaş çevresinde medyumluklarıyla ünlü Füsun Kahveci ve Metin Akpınar apışıp kalıyor tabi…

Bir türlü ruhun ağzından bu gizli ismi alamıyorlar…

Ancak, ruh… Bu cin fikirli medyumlar aracılığıyla orda bulunan Necef Uğurlu’yu çağırıyor….

‘Necef gelsin!!!’

‘Adnan beyin ruhu seni istiyor, Necef’ diyorlar…

Ve ruh, Necef Uğurlu’nun vasıtasıyla Fatin Rüştü Zorlu’nun gizli sevgilisinin adını yazıyor:

Vesamet!

İşte o vakit Güneş beyin tansiyonu bir kez daha düşüyor mu, bilinmez ama Mehmet Barlas, gelen ruhun Adnan Menderes’in ruhu olduğuna kanaat getiriyor….

Acaba diyorum, bu ruh çağırma seansları şimdi başka bir ekiple, Turgut Özal’ın ruhu için yapılıyor ve Cumhurbaşkanlığı soruları soruluyor mu?

Sonra Füsun, "Özal' ın sağlığı düzelecek mi" diye sordu. Fincan "Yok" diye cevap verdi. Füsun Kahveci "Adnan ne olacak" diye sordu. Bu defa " Adnan da yok" cevabı geldi. Bir süre sonra Adnan ve Füsun Kahveci kazada öldüler. Özal da arkasından öldü.
Çetiner'in kitabında Vesamet Hanım'ın adını görünce bunları da hatırladım

Mezarliktan uzanan el


Arkadaslar internette buldum ve sizlerle paylasmak istedim. Ilginc geldi. Ama yazanin adini soyadanin sadece ilk harflerini kullandim ozel hayata saygidan dolayi.


ezardan Uzanan El
Serdar on iki yaşındaydı. Bir yıl vardı ki, mahalle arkadaşlarıyla şehir dışındaki top sahasında maç yapmaya gidiyorlardı. Birkaç günde bir öğleden sonra maç yapmaya giderken ağaçlıktan dolanıp top sahasına varıyorlardı. Aslında kestirmeden gitmek vardı ya o zaman da mezarlıktan geçmek gerekiyordu. Bu işe de pek istekli olan yoktu. Bazen maç uzuyor, karanlığa kalıyorlardı. Çocuklar evlerine geç kalmamak için, böyle durumlarda mezarlıktan geçiverelim diye maç bitiminde atıp tutuyorlardı ama mezarlık kapısına gelindiğinde sesler kesiliyordu.

Bir iki derken bu durum bir akşamüstü yine karanlığa kalınmıştı. Maç çok uzamış ve epey geç olmuştu. Dönüşü yok mutlaka mezarlıktan geçiyoruz diyenler yine mezarlık kapısına gelindiğinde susmuştu. Serdar duruma el koymak ihtiyacını hissetmişti. “ Arkadaşlar, arkamda tek sıra olun. Ben sizi mezarlıktan geçiririm “ dedi ve arkadaşlarının arkasında tek sıra olmasını sağladı. Hafif ay ışığı vardı ve kesme taşlardan yapılmış mezarlık içindeki dar yolu aydınlatıyordu. Etraf zifiri karanlıktı. Çocuklar sessizce Serdar’ın peşi sıra ilerlediler. Yolun yarısına gelinmişti ki yan taraftaki mezarlıktan bir el uzandı. “ Tut elimi, benim elimi tut “ diyordu derinden gelen bir ses. Serdar irkildi. Yüreği ağzına gelecekmiş gibi oldu. Çok korktu. Arkasına baktı. Kimse yoktu. Hani arkadaşları neredeydi? Gerisin geriye dönüp kaçmaya başladı. Hızla mezarlıktan çıktı. Hedefi top sahasıydı. Oraya ulaşmak istiyordu. İki kere arkasına da bakmıştı. Gördükleri tarifi imkansız şeylerdi. Peşinde ölüler vardı.

Serdar top sahasına vardığında bugünkü maçta gol attığı kalenin içine yattı. Arkasında kalenin filesi vardı. Uzanıp tutmaya çalışan olursa fark ederdi. Tehlike gelse gelse önden gelirdi. Böyle bir şey olursa o zamanda ona göre davranırdı. Serdar kalenin içine girdiği andan itibaren peşindekilerin kaybolduğunu anladı. Yine de her an tetikteydi. Gözleri dört bir yana fır dönüyordu. Serdar o gece sabaha kadar uyanık bekledi. Güneşin doğuşunu görmek kimseyi Serdar kadar sevindiremezdi. Derin bir oh çekti ve gerisin geri dönüp mezarlıktan geçerek evine vardı. O el uzanan mezar sessizliğin sesini dinliyordu. Bir hareket yoktu.

Eve giderken ilerde Namıkların evinin önünde bir polis arabası vardı. Galiba yirmi-yirmi beş adam ve kadın vardı. Polisler onlarla konuşuyordu. Eve girdi. Annesi, babası evdeydi. “Oğlum nerede kaldın? Bütün gece neredeydin? “ diye sordular. Serdar olanları anlattı. Babası öğretmendi. Polislerin yanına götürdü. Olayın tek görgü şahidiydi. Polisler, Serdar’ın anlattıklarını dinlediler. Zabıt tuttular. Daha sonra evine geldi. Yemek yedikten sonra uyudu. Ertesi gün kaybolan çocukların aileleri bir evde toplandılar. Serdar olanları onlara da anlattı. Sorulan soruları cevapladı. İnanan da vardı, inanmayan da. Şu bir gerçekti: Ortada kaybolan on dört tane çocuk vardı. İşte buna hepsi inanıyordu.

Mezarlıkta ve top sahasında yapılan araştırmalar sonuçsuz kaldı. Aradan bir ay geçti. Bir ateş yanmıştı ve alev alev yanan ateş sönmüştü. Olanlar unutulmaya başlamıştı. Araştırmalar sırasında Serdar’ın dikkatini mezarcı Mahmut çekmişti. Mezarcı Mahmut, Serdar’ın anlattıklarını doğruluyor ve daha önce de o mezarın yanında bazı çocukların kaybolduğunu söylüyordu. Serdar onun mezarlık içindeki evine gitti. Onunla uzun uzadıya konuştu. Mezarcı Mahmut o mezar alıcı dedenin mezarı diyordu. Doksan iki yaşında ölmüştü. Öteki kaybolan çocuklar geri gelmedi, bunlar da geri gelmez diyordu.

Serdar ve ailesi dört yıl sonra o şehirden taşındılar. Aradan uzun yıllar geçti. Namık, Hikmet, Vahdettin, Mesut…tam otuz beş yıldır yoktular. Serdar geçen yazın yıllar sonra ilk defa o mezarlıktan geçti. Mezarcı Mahmut çoktan ölmüş, vasiyeti üzerine alıcı dedenin mezarının üstüne gömülmüştü. Bu işlemden sonra burada hiç çocuk kaybolmamıştı. Serdar mezarlıktan ayrılırken, çocuk konuşmaları, gülüşmeleri duyar gibi olmuştu.

Ouija Tahtasi Kullanimi

"Ouija Tahtasi Kullanimi


1. Ouija tahtasi icin iki kisiye ihtiyac vardir, tek kisi ouija tahtasi ile calismaz. Bir arkadasinizdan yardim isteyin, Bir kiz ve bir erkek olmasi onerilir.
2. Zamanlama, bir cok kullanici bu tahtayi aksam kullanmayi onerir, aksamlari atmosfer tabakasinda daha az mudahele oldugu icin
3. Bir atmosfer yaratin, quija aksam daha eglencelidir, odayi karanlik hale getirin, biraz mum yakin, isiklari, tv, ve muzigi kapatin. Ilginiz dagitacak her seyi kapatin.
4. Bir yere oturun, oturan kisiler yuzyuze bakmali, eger mumkunse dizleri birbirine dokunmali, tahta kucaklarinda olmali, masa kullanmayin.
5. Soruyu soracak kisiyi yada medyum da karar kilin, tahtayi tutan kisiler yada oda daki her hangi biri de soru sorabilir
6. yanliz sadece bir kisi medyum olmali yani duzgun ve resmi olarak tahtaya soru soracak kisi
7. planchette* tahtanin usutunde ucgen bicimli oynar parca bir baska degisle sikke levhasi'nin usutune her iki elinizi de hafifce yerlstirin
8. Simdi yerinden bir iki dakkika tahta isinana kadar daireler cizerek oynatin(tahtanin icinde tabiiki de)
9. Tahtanin seansi ele gecirmesine izin verneyin, medyum seansa sadece pozitif yada iyi ruhkar ile seans yapacagina kotu ve negatif ruhlarin davetini kabul etmiyecegini anons eder
10. Ilk basta kolay sorular"
  1. sorularla baslayin evet yada hayir cevabi alabileceginiz bir soru, ornegin geldin mi, suanda aramizdamisin vb?
  2. Sabirli Olun, ilk basta cevap alamayabilirsiniz, tahtaya isinmasi icin sure taniyin
  3. Kibar olun, tahta calismaya basladigi zaman ona (tahtaya yada varliga gelip sizinle kominike ettigi icin tesekkur edin)
  4. Sacma sorular sormayin, ben ne zaman olecegim gibi, tahta 6 ay sonra derse bosa ves vese yaparsiniz
  5. Fiziksel olarak orada oldugunu kanitlamasini istemeyin, bir cok deneyimli kullanici bu sekilde sorulara karsi uyariyor
  6. Tahtanin size soyledigi her seye inanmayin, tahtanin size soylediigi herseyin dogru olabilcegine inanmayin
  7. tahtayi kapatin, en onemlisi seans bittikten sonra planchetti goodbye yazan yere getirin , ve elleriniz kaldirin.

Oneriler
  1. Yaninzda cevaplari yazacak 3. bir kisi bulundurun, bazen harfler cok hizli bir bicimde hecelenir ve takibi zordur,3.bir kisi kolaylikla gelen mesajlari yazar
  2. Akli basinda oyanayin, alkol ve uyarici madde almayin, tahta ile oynarken sigara icmeyin
  3. Kontrolu elinizde tuttun, eger tahta kaba, hoyrat, sert, pis, yada kabul edilemez cevaplar verirse lutfen seansi hemen kesin

Parapsikoloji'nin bilim olmasina neden olan Fox Ailesi

Parapsikoloji'nin bilim olmasina neden olan Fox Ailesi


PARAPSİKOLOJİNİN BİLİM OLMASINA NEDEN OLAN FOX AİLESİ

1847 yılının soğuk bir aralık sabahı, New York yakınlarındaki Hydesville kasabasında küçük ahşap bir eve taşınan Fox ailesi kısa bir zamanda kendilerini çevrelerine sevdirdiler. Hydesville kasabasında hemen herkes bu mutlu, neşeli ve birbirine bağlı aileyi tanıyor ve seviyordu.
Olaylar, eve taşınır taşınmaz başladı. Üç ay boyunca sürekli garip gürültülere tanık oldular. Gürültüler periyodik bir şekilde evin her yanından geliyordu. Duvarlardan, giriş kapısından, mobilyaların içinden… Sesler, ilkin akşam üzerleri duyuluyordu. Her seferinde ailenin dört ferdi de kulak kesiliyor ve çoğu zaman da gecelerini uykusuz geçiriyorlardı. Aile bütün bunların anlamını bir türlü çözemiyordu.
Hatta bazen nedeni asla anlaşılmayan eşya hareketleri ve yer değişmeleri de oluyordu. Önceleri bütün bu gürültülerin bazı sahtekarlar tarafından yapıldığını sanan aile, bu olayı çözmeye çalıştı ama tüm araştırmaları boşuna oldu. Tedbirler bir işe yaramadı, bu tip olaylara hiç inanmayan komşuları bile olayların gerçekliğini kabul etmek zorunda kaldılar. Gürültülerin oluşmasında insan gücünü ve anlayışını bazı nedenler söz konusuydu.

İlk şaşkınlık devresi geçtikten sonra Fox ailesi, bu olaylara alıştı ve incelemeye koyuldu. Bazı belirtiler bir maksadı işaret ediyordu. Darbelerin sayısında düzenli bir hal vardı.!...
Soruların yanıtı, 31 Mart 1848 günü çözüldü. Rastlantı sonucu çok şaşırdıkları bir keşifte bulundular. Bayan Fox, o Cuma akşamını şöyle anlatır: “Yataklarımıza girdiğimizde vakit henüz erkendi. Ortalık doğru dürüst kararmamıştı bile. Biraz rahatsız olduğum için kendimi çok halsiz hissediyordu. Bu sırada bazı gürültüler duyarak, dikkat kesildim. Sanki odada bulunan ve görülmeyen biri, belirli aralıklarla eşyalara vurarak işaret veriyordu. Çocuklar da sesleri duymuşlardı. Bu garip sesleri, bir süre dinledikten sonra, kızlardan biri, parmağıyla masayı tıklattı. Ve odanın köşelerinden gelen bir vuruş, bunu bir yankı gibi yanıtladı! Az sonra, öbür kız da denedi aynı şeyi… Onun vuruşlarına da aynı şekilde yanıt verildi.
Küçük kızım Kate: ‘Bay çatal tırnak, ben ne yaparsam sen de onu yap’ dedi. Ve ellerini birkaç kez çırptı. Ses hemen yanıt verdi: Kızım ellerini kaç kere çırptıysa, ses de o kadar tıkırdadı. Bu sefer öbür kızım Margaretta atıldı: ‘Şimdi de ben ne yaparsam sen de onu yap’ dedi. Ve ellerini birkaç kez çırptı. Sesler, az önceki gibi, bunu da aynen yanıtladı!
O anda, aklıma, bir yoklama yapmak düşüncesi geldi: ‘Gürültü yapan’dan kızlarımın yaşları kadar vuruş yapmasını istedim. Gerçekten, kızlarımın yaşları kadar darbe sesi duyduk. Önce bir on vuruş oldu, kısa bir ara verildi, arkasından yedi vuruş oldu. Sonra, uzunca bir süre sessizlik oldu. Ve birden, üç darbe sesi daha duyduk! Bu da bir süre önce ölmüş olan küçük kızımın yaş sayısıydı. Ve sordum: ‘Sorularıma böyle doğru yanıt veren, bir insan mı?’ Hiç ses gelmedi. Bu sefer: ‘Psişik bir varlık mı? Eğer öyleyse iki defa vursun!’ sözümü daha yeni bitirmiştim ki, iki darbe sesi duydum!”
Böylece ‘Gürültü Yapanla’ Bayan Fox arasında olan ve daha sonra Tiptoloji adını alacak olan bu doğaüstü vuruşlarla bir çeşit alfabetik anlaşma sonucu, Bayan Fox onun kimliğiyle ilgili bazı bilgiler öğrenmeyi başarmıştı. Adının Charles Rhine olduğunu hayattayken ticaretle uğraştığını aynı evde yaşadığını ve otuz yaşlarındayken bir cinayete kurban gittiğini cesedinin evin bahçesine gömülü olduğunu söylemişti.
Yer : 2) Queen Mary Hotel Long Beach, California


Kayda gecen en fazla peri /hayalet aktivitesinin yasandigi otellerden biridir. Queen Mary Oteli butur olaylarin fiziksel olarak yasandigi sicak noktalardan biridir.

Bu tarihsel trasatlantik simdi tamamen iskeleye baglidir.Fakat Hayalet aktiviteleri devam etmektedir.

Otel musterilerine tarihsel perili/hayaletli turlar onermektedir.

Birinci sinif yuzme havuzunda 1930'larda havuzda bogulan 2 kadinin hayaletini gormek mumkundur.

Ve yine bir digeri 1960'larda havuzun yakininda soyunma odasinda negatif bir elektirik sayisiz medyum tarafindan tespit edilmisitir.

Daha fazla hayalet : Bu otelin hayaletli/perili baska bir noktasida otel'in balo salonu. Beyazlar giymis beyaz bir kadin, ve 1.sinif (1930'larin) takim elbiseyle bir adam.

Otelin On Deposu : Oyun oynayan cocuklar gorulmektedir

Ve Kabin B340, o kadar cok rahatsizlik verici olay yasandiki artik o oda kullanilmiyor.

Turist sinifi havuzunda bogulan bir kadinin hayaletinin dolastigi soylenir.

Kayip Denizciler: Bosun'nun killeri, daha once'den kendi eskort gemisi olan baska bir gemi tarafindan Nazi gemilerinden kacmak icin zig zag yaparken parcalanmistir.

O zamanki savas sartlarina gore, Queen Mary gemisi sag kalanlari kurtarmak icin duramazdi. 300'un ustunde denizci boguldu.
Halen daha geminin duvarlarina vuruslar duyulur.


Otel'in Mutfak kismi: Geminin mutfagi da geminin esrarli bolgeleri icindedir, II. Dunya savasi sirasinda yemegini begenmeyen bir asker tarafindan otelin ahcisi oldurulmustur.

Ahcibasi yanan firina atilarak oldurulur, mutfakta zaman zaman ahci'nin cigliklarini duymak mumkun.

Bir'de Gemi'nin Morgu var : Yaklasik 50kisi bu gemide oldu, eh sizinde bekliyeceginiz gibi geminin morgu da esrarli.

bunlardan biri 18 yasindaki gemici John Pedder, 13 nolu kapinin ustune dusmesi sonucu olmus.

zaman zaman oldgu zaman ustunde bulunan mavi uniforma ile gorulur.

Bir baskasi da William Starrk, kaptanin cin sisesinde saklagi zehiri cin diye icerek oldu.
--------------------
Yer : 3) Hotel Del Coronado Coronado, California

Eger otele gunun birinde yolunuz duserse Kate Morgan'in odasini isteyin.

1892'de genc bir kadin esiyle sukran gunu nedeni ile bulusmak icin otel'e giris yapar.

Fakat genc adam esiyle hic bulusmaz, bir kac gun sonra genc kadin otelin denize inen merdivenlerinde olu bulunur.

Otel'in konuklari ve misafirleri otel'in icinde ilginc meltem esmeleri ve bir cok garip olaylar yasadigindan bu yana siyah elbise giymis bir kadin hayaleti sikca gorulur olmus.


3502 nolu oda da bir gun icinde 37 anormal olay parapsikologlar tarafindan tespit edilmistir.

Daha fazla ogrenmek istiyorsaniz Otel Del Coronado bir kitap bastirdi, Guzel Yabanci Kate Morgan'in hayaleti ve Hotel Coronado
--------------------
Crescent Hotel Eureka Springs, Arkansas


Cresent Oteldeki esrarli odalar: Cresent Otel’in bir cok odasi esrarlidir.

Cresent Otel 218 nolu odada Micheak Irlandali bir tas ustasinin catida onarim yaparken dusup oldugu oda.

Onun ruhunun duvarlari yumrukladigi, TV ve isiklari acaip kapadigi soylenir.

Ayni zamanda otelin 202 ve 204 nolu odalarinda bu tur esrarli olaylarin yasandigi dilden dile dolasir.

Bu otelin esrarli odalarinda esrarli olay yasmak icin kalmaniz gerekmez zira otelin eglence odasinda Doktor Norman Bakerin sasirmis hayaletini gorebilirsiniz.
1930’larda suanda otelin bulundugu binada hastane ve saglik merkezi isletiyormus.

Otelin 3.katinda beyaz uniforma giymis bir hemsire’yi gorebilirsiniz.

Otel’in 419 nolu odasinda kat hizmetlilerine ve otel’de kalan konuklara kansr hastasi oldugunu soyleyip sonra birden bire ortadan kaybolan yasli bayani gormek mumkundir.

Otel’n lobiside ise bir adamin hayaletini gormeniz mumkundur, lobby de barda oturuan daha sonra ayakta merdivenlerde bekleyen bu hayaleti gorebilirsiniz.

Gecenler’de hayalet avina ciklan bir grup genc, garson gibi giynmis elinde tepsi tasiyan bir hayalete raslarlar.

Hayalet gencleri asansor cikisindan 3. kata kadar izler ve daha sonra aniden ortadan kaybolur.
Recent Developments at the Crescent Hotel:

Baska bir kiz ise oda kapisini acar acmaz karsisinda garson gibi giynmis hayaletin dimdik onlari suzdugunu gorur.

Ve Yemek odasi Kristal Yemek odasi, suanda aktifdir ve Viktorya tarzi giyinmis bir cok hayalet aynalara yansimis ve masalarda yemek yerken gorulmustur.

Noel zamani bir calisanin bildirdigine gore eski klitli olan Kristal Yemek odasinin bir kosesine Noel Agaci birakildigini ve altina hediyelerin kondugunu soyledi.

Diger calisanlarinda olayi gormek istemek uzerine eski yemek odasina geldiklerinde Noel agacinin ve hediyelerin odanin baska bir kosesine tasindigini ve karsisina yarim daire olacak sekilde 3 tane sandelye konuldugunu belirtti.

Yasanmis Hayalet Hikayeleri

Yasanmis Hayalet Hikayeleri


Asagida yazdiklarim Yabanci Kaynakli bir siteden alinmistir.
Parapsikoloji dalinda arastirma yapan ve bu tur olaylari yasayan insanlarin paylasim yaptigi bir siteden aldim.

Yer : Ingiltere / Rochdale

Yakin zamanda kuzenimin yanina Rochdale / Ingiltere'ye gittim. Beni kendi uzerinde arastirma yaptigi eski terkedilmis bir eve goturdu.
O her nedense bu evin eski ve terkedilmis evin sahipleriyle uzaktan bir yakinligimizin oldugunu dusunuyordu.Eve bakarken birinin elimi tuttugunu histettim. Fiziksel olarak varligini hisediyordum. Daha sonra uzun zaman once olmus genc bir erkegin sesini duydum.

Bana yillar once oldugunu soyledi, daha sonra kuzenime donup, daha once burada 2 kisinin olup olmedigini sordum.

Kuzenim ise benim boyle dusunmeme neyin sebeb oldugunu sordu? Bense arkadamda varliklarini hisettigimi soyledim. Ergenlik caglarinda belki de daha genc olabileceklerini soyledim. Birinin digerinden daha kucuk oldugunu ve bir akrabalari tarafindan 100 lerce yil once yaklasik IS (Isa'dan sonra)1200 yillarinda oldurulduklerini soyledim.

Bu binan'in (Clegg Hall)suan bulungu yerde daha onceden kale hendegi varmis.Ve babalari, 2. Henry ile birlikte Hacli Seferine gitmis.
Cocuklari Bertrund (14 yasinda) ve kardesi Randulf (13ysd) amcalarina birakmis.Amcalari araziiyi ve mirasi kendine istiyormus.

Bir aksam en buyuk erkek kardes gece uzun bir yuruyusten donmus ve biraz hava almak icin kucuk kule'ye tirmanmis.

Amca tam hamlesini yapacakken, amca'ya guvenmeyen kucuk kardes abisini mirasadan feragat etmesi icin cagirmis,

Amca kucuk kardesi .korkuluklardan atarak kale hendegine dusurup oldurmus, olaylari goren abi ise amcayi yaralar, amca yasli fakat kuvettli bir adamdir, kendi yaralandigi gibi buyuk kardesi de yaralar.Fakat buyuk abinin de sonu kucuk kardes gibi olur.

Baba hacli seferlerinden dondukten sonra, amca yegenlerinin nasil oldugunu hakkinda hic bir fikri olmadigini soyler.

Baba amca'ya ogullarinin olmesine izin verdigi icin ofkelidir.
Amca komsu koylere kacar ve abisini oldurmek icin planlar yapar.

Evlerin icinde diger evlere gecmek icin gizli bir tunel vardir. Amcanin bu gizli tunellerden ana yatak odasina gectigini varsiyoruz, Amca bu duvara asili olan goblenin arkasinda bulunan gizli gecitte beklerken baba da aci icinde yatagindadir. O sirada en kucuk oglunun hayaleti belirir ve babayi dikkatli olmasi konusunda uyarir.

Baba duvara asli gobleni cekince yere kilic duser ve amca gizli gecitten cikar ve aralarinda kavga cikar, bu kavga sonucu amca olir.


O zamandan bu zamana bu iki kardesin ruhunun bu evde dolastigina ve insanlari uyardigi soyleniyor.
Yüzyıllardır esrarını koruyan buluntular

Yeryüzünde yüzyıllardır esrarını koruyan birçok tarihi buluntunun sırrı çözülemiyor.

DEV HEYKELLER
Pasifik Okyanusu'ndaki Paskalya Adası'nda bulunan dev heykeller de sırlarını koruyor. 9 metre yüksekliğindeki dev heykelleri hangi uygarlıkların yapmış olabileceğine ilişkin çeşitli görüşler bulunuyor. Dev heykellerin taş platformlar üzerine nasıl oturtulduğu araştırmacıları düşündürürken, niçin yapıldıkları da merak konusu.

GÜNEŞ KAPISI
Güney Amerika'daki sırrını koruyan arkeolojik buluntulardan biri de Tiahuanaco'daki Güneş Kapısı. Tek parça taştan yapılan 5 metre genişliğinde, 3 metre yüksekliğinde ve 10 ton ağırlığında olduğu tahmin edilen Güneş Kapısı'nın nasıl bir yöntemle ve ne amaçla inşa edildiği bir türlü açıklanamıyor.

NAZCA ÇİZGİLERİ
Peru'da 1926 yılında keşfedilen Nazca kasabası yakınlarındaki üçgen, dörtgen, sarmal ve hayvan şeklindeki çizgilerin sırları çözülemiyor. Çizgilerden bazılarının yaz ve kış gündönümlerini işaret ettiği, hatta dev bir takvim görevi gördüğü öne sürüldü. Bazı bilim adamları çizgilerin UFO'lar için yapıldığı iddiasında da bulunuyor.

STONEHENGE TAŞLARI
Güney İngiltere'de Salisburg düzlüklerinde yer alan üç metreden yüksek, dikine duran taşlardan oluşan Stonehenge taşları da sırlarını koruyor. Her biri tonlarca ağırlığındaki taşlar mühendislik harikası olarak değerlendirilirken, çeşitli efsaneler de bulunmakta. Dinsel törenlerin yapıldığına inanılan Stonehenge'in rasathane olduğu yönünde çeşitli bulgular olmasına rağmen halen taşların sırrı çözülemiyor.

KALECİK'TEKİ TAŞLAR
Van Merkez Kalecik Köyü'nün 1.5 kilometre kuzeydoğusunda yer alan ve Urartu dönemine ait dikili taşlar ve taş halkalar da dikkati çekiyor. 400 metrekarelik alana matematiksel olarak dizilen 2 bin 475 dikili taşın astronomiyle ilgili olduğu düşünülüyor. Taşların sırrının çözülmesi için çalışmalar devam ediyor.
Buraya yazdiklarimi bir internet sitesinden alip tercume ettim.

Bir Haziran gunu, arkadasim ve ben pizzaciya gittik.

Kiz kardesi ve erkek kardesi, arbada on koltukta oturabilmek icin arabaya dogru kostu.

Arkadasim anne ve babasiyla yavas yavas yuruyordu. Evsiz gorunuslu biri onlerinde belirdi. Ac gorunuyordu, ve artiklarini istedi, onlarda arta kalanlarini adama verdiler. Adam tesekkur etti ve yurudu, arkadasim ve ailesi de yurudu. Arkadasim cok mutlu oldu. Daha sonra omzunun arkasindan baktiginda adam havadaydi.

-Kaitlyn




Tamam, Benim Adim Ian. Amcam Jack 5 yil once kalp probleminden oldu.

Bir gece, Odamdaydim saat 22 :00 civariydi, kitap okuyordum, koridorda bir ses duydum. Annem bodrum kattaydi, babam ve kardesim ise yataktaydi. Bende kim oldugunu anlamak icin kalktim, ve karanli bir figur orada duruyordu. Sonra bana bakip kayboldu.

Sabah kalktigimda onun amcam Jack oldugunu anladim.(cunku bana baktiginda yuzunu gordum ve amcam, Jack'e benziyordu )

- Ian B. 11 yasinda


TAVLA

Genç bi kiz ailesinin evde olmadigi bi aksam arkadaslarini davet etmis. kiz kiza yemisler, içmisler, derken içlerinden biri Hadi cin cagiralim demis. Ev sahibi kiz da hiç inanmazmis böyle seylere ama arkadaslarina ayip olmasin diye kabul etmis. Harfler kesilmis, fincan ortaya konmus ve elele bir masanin etrafinda daire olunup cin çagirma olayina girilmis. Cin gelmis gelmesine ama bizim kiz hala fincani arkadaslarinin ittigini dusunuyormus. Bi ara fincan hizli hizli harflere giderek soyle demis: Içinizde bana inanmayan biri var. Yarin saat 4’te o kisiyle tavla oynamaya gelecegim. Kizlar feci tirsmislar ama ev sahibi kiz hala dalgasindaymis isin. Saat çok geç olmadigi halde seans hemen bitirilmis ve kizlar evlerine dagilmis. Bizimki zaten o tür þeylere hiç inanmadigindan cin olayini ertesi sabah unutmus bile. Öglene dogru telefon çalmis. Arayan, kizin çok sevdigi, çok iyi anlastigi teyzesi

, Bugün içimde bi sikinti var, evdeysen bi ara sana ugruycam. Dertleselim biraz demis. Kiz da sevinmis teyzesini görecek diye, Hemen gel, ben de seni çok özledim demis. kiz, teyzesini hakikaten dertli ve solgun görmüs. Hosbes etmisler ama teyze hala dalginmis. Kiz, Teyzecim sen konustukça daha kötü oldun, istersen baska brey yapalim dems. Teyzesi de O zaman tavla oynayalým. Ne zamandir seninle oynamadik. Kafam dagilir biraz demis. Kýz tavlayi almaya giderken bi gece önceki olay aklina gelmis, Meger benim teyzem cinmis deyip gülümsemis. Kizla teyzesi güle oynaya tavla oynarken bi ara teyze tuvalete gitmek için kalkmis. O içerdeyken telefon çalmis Arayan kizin babasiymis Adamcagiz çok üzgün bi sesle konusuyormus: Kizim teyzen öglen bi trafik kazasi geçirdi. Durumu çok iyi degildi ama Allahtan ümit kesilmez deyip sana haber vermedik ama az önce teyzeni kaybettik, basimiz sagolsun


RUH

Öncelikle merhaba demem gerekiyor sanırım. Size yazacagım olay teyzamin basından geçmistir. Benim bütün teyzelerimin basından böyle seyler geçmistir hepsini yazmak isterdim ama sadece bir kaç tanesini yazacagım. Bir gün Ankara'ya gittigimde teyzemlerde kalmıstım.ben teyzem ve 2 kuzenim. Teyzem böyle seyleri konussmamızı istemiyordu ama biz yinede konusuyorduk. Kuzenim teyzemin (onun annesi oluyor) basından geçen bir olayı anlatıyordu. Vede sunu belirtmem gerek bu teyzem böyle seylerden hiç korkmaz yine sorarsın hiç ürkmedin mi diye hayır der. Yani gecenin 3 ünde yatırlarıyla ünlü bi köyde dısarı çıkma cesareti bile gösteriyor. Açıkca söylemek gerekirse ben asla çıkamazdım. Herneyse benim ölen bi kuzenim daha vardı. Ben hiç görmedim onu çünkü ya dogmamıstım yada 1 yasında bile degildim. Bir gün teyzem onun ölümünden sonra gece yatagında onu düsünmeye baslamıs öbür tarafta nasıl acaba? Diye kendi kendine soruyor ve aglıyrmus her gece oluyormus bu her gece istemeden aglıyormus. Bir gece yine onu düsünürken (normal olarak gözleri kapalı) bir karartı fark etmis ve gözlerini açmıs karsısında ölen kuzenim duruyormus. Bir süre teyzeme gülerek bakmıs ve el sallayıp gitmis. Sonra teyzem anlamıski öbür tarafta mutlu. O günden sonra hiç düsünmemis onu. Vede sadece kuzenim annesine yani benim diger teyzeme anlatmıs bunu vede o 2 kuzenimde gizli gizli dinlemisler. Vede bana anlattılar. Haa aklıma gelmisken bu teyzemin basından bir olay daha geçmis. Yine gece tuvalete gitmis sonra odasına geldiginde bi dedenin teyzemin sandıktaki geceligini giydigini görmüs sonra teyzem 'kısa gelmis dur çıkarda uzatayım'demis ve egilmis geceligin ucuna sonra dede kaybolmus elbisede yere düsmüs. Aslında bu anlatıkları bana biraz saçma geldi ama teyzem dogru oldugunu söylüyor (bizim ısrarımız üzerine anlatmıstı bunu). Zaten teyzemin yalan söyleyecegini sanmam. O gece 2 kuzenimle beraber hiç uyuyamadık çünkü hepside dogruydu bu anlatılanlarından sonra uyurken hep tıkırtılar duyduk vede sesler. Ama sabah kalktıgımızda komik geldi çünkü hepimiz korktugmuzda psikolojik olarak böyle seyler uydurabiliriz yada bazı esyaları ruha cine cadıya falan benzetebiliriz. Yazacagım o kadar çok sey varki artık onları da baska yazılarımda sizlere aktarırım.

TEHLIKELI YOLLAR

Izmir'in oldukça islek olan Inönü Caddesi'nde kaza eksik olmaz. Fakat bu kazaların nedeni sürücülerin ve yayaların dikkatsizligi degilmis. 1960'larda yapılan bu cadde, bazı yerlerde mezarlıgın üzerinden geçirilmis. Çanakkale'de Jandarma Kampı'nın önünden Izmir'e giden yol, civardeki en çok trafik kazası olan yolmus. Bu yolda haftada en az bir kere kaza oluyormus. Kazalar genelde kampın önünde olurmus. Çünkü geceleri savasta ölen askerlerin ruhları askeriyeyi ziyaret edermis. Bu görüntüden tırsan sürücüler direksiyon hakimiyetini kaybedermis.

Alıntı:efsaneler.com

UST KATTAKI KATIL

Büyük bahçeli bi villada yasayan genç bi çift, çocuklarını bakıcıya bırakıp dostlarının verdigi bi partiye gitmis. Bakıcı kız çocukları yatırdıktan sonra televizyon seyretmeye baslamıs. Bi ara telefon çalmıs. Kızcagız telefonu açtıgında karsısında hırıltılı bi sesle konusan biri varmıs: “Su an üst katta çocukların basucundayım. Sen de gelsene buraya. Huhahuha!” Kız feci korkmus haliyle. Ama kendini “Kesin salak bi telefon sakası bu” diye düsünüp sakinlestirmeye çalısmıs ve televizyonun sesini sonuna kadar açmıs. Telefon tekrar çalmıs. Aynı hırıltılı ses yine o histerik kahkahasını attıktan sonra, “Çocukların yanındayım. Hadi sen de gel yukarı” demis. Kız daha da korkmus ve santrali arayarak durumu anlatmıs. Santralde iyi bi kadın varmıs, “Adam sizi aradıgında bi’kaç dakika konusturun. Numarayı tespit eder, sonra da polise bildiririz” diyerek kıza yardımcı olmus. Bakıcı kız telefonu kapatır kapatmaz hemen çalmıs telefon. Aynı ses yine aynı sözleri tekrar etmis. Kız konusmayı uzatmaya çalısmıs ama sapık anlamıs bunu ve hemen telefonu kapatmıs. Bi’kaç dakika sonra tekrar çalmıs telefon, arayan santral memuresiymis ve panik durumdaymıs: “Hemmen kaç oradan! Arayan numaranın da adresi aynı. Yukarıda bi telefon hattı daha var demek ki!” Kız kossa kossa kaçmıs evden. Bu arada santraldeki kadın, polisi olaydan haberdar etmis bile. Polisler bi’kaç dak’kada adrese gelip eve girmis. Gerçekten de üst katta elinde kocaman bi kasap satırı olan bi katil yakalamıslar. Üst kat pencerelerinin birinden eve giren sapık katil iki çocugu öldürdükten sonra o telefonları etmeye baslamısmıs.

MEZARLIKTAKI YANGIN

Su an 17 yasındayım ve olay bundan 3-4 sene evvel YASANMISTIR. O yaz en büyük zevkimiz arkadaslarla gece asagı inmek idi ve hemen hemen indigimiz her gece birbirimize korku hikayeleri anlatırdık. Anlattıgımız hikayeler genelde kendi hayal ürünümüz olurdu fakat anlatırken sanki yasamıs gibi anlatırdık ve kendi uydurdugumuz hikayeye o ortamın verdigi gerilimle kendimiz de inanır ve korkardık. Içimizde en çok hikaye anlatan Nedim diye bir arkadasımız idi. Nedim yasça bizden büyüktü ve bizi korkutmayı iyi basarıyordu açıkçası. Yine böyle bir gecede Nedim bize çok ilginç bir hikaye anlattı. Hikayeye göre bazı insanlar sebepsiz yere içlerinden gelen bir atesle küle dönüsecek kadar yanıyorlarmıs. Bu yanma o kadar çabuk gerçeklesiyomuski, kendisini kurtarmaya zamanı olmuyormus kurbanın. Ayrıca bu olay kurban yalnızken gerçeklesiyormus, yani görgü tanıgı olmuyormus hiçbir zaman. Bu anlattıgı hikaye ilginç oldugu kadar inandırıcı gelmemisti çogumuza. Fakat Nedim evinden getirdigi ansiklopedi de yazılanları bize gösterince tüylerimiz diken diken olmustu hepimizin. Bu olaylar gerçek yasanmıs olaylar olarak anlatılıyordu ansiklopedide kanıtları ile. O gece eve kosar adımlarla çıktım ve bütün gece gözlerime uyku girmedi. Ertesi gün ise belki hepimiz için hayatımızın en korkunç günü olmustu. Gelen habere göre Nedim bir sokak arasında ölü bulunmustu ve isin ilginç yanı Nedim'in gömüldügü mezarlıkta 1 hafta sonra yangın çıkmıstı ve bütün mezarlar yok olmustur.Inanmayan arkadaslar eski gazeteleri karıstırabilirler. Tarih: 3 Eylül 1997, Mersin mezarlıgı orman tarafında onlarca mezar yanmıstır.



SEYTAN

Yıl 1994 temmuz ayı cumartesi aksamı.. Ben ve kardesim o aksam yemek yiyorduk ve aniden zil çaldı, kapıyı annem açtı.Kapıda olan kisiler arkadaslarımdı ve bizi asagıya çagırıyorlardı saat 10.00'na geliyordu sofradan kalkar kalkmaz asagıya indik arkadaslarımızla her gece korkunç hikayeler anlatırdık, (Gece dedim çünkü sabahlara kadar oturur hikayeler anlatır oyun oynardık) her kafadan bir hikaye çıkardı ortaya ama birbirimizi korkutmak için yarıs yapardık.O aksam herkez hikayesini anlattıktan sonra oyun oynamaya karar verdik, o zamanlar 11 yasındaydım ve saklanbaç oynamayı çok seviyordum. Ebe saymaya basladıgında herkes yerini almıstı ve bende, tabiki ben o anki olacak olaylardan haberdar degildim, kim bilirdiki seytanı karsımda görecegimi neyse konuya geçelim ben yerimde ebenin saymayı bitirmesini bekliyordum ebenin saydıgı binanın yan tarafındaydım ebebin sayması bitmedigi için sıkıntıya girmistim o, an arkamı dönmemle dona kalmam bir olmustu simdi seytanla karsıkarsıyaydım o herkesin bildigi gördügü bir tipten degildi (tabiki görenler için..) 2 metre boyu,yumrugum kadar iri ve kıpkırmızı gözleri çatal biçiminde uzun asası 2 adet iri buynuzları ve üstünde siyah birseyi vardı ama ayakları yoktu evet yanlıs okumadınız ayakları yoktu adeta uçuyordu o, anda vücudum çözülü vermisti hemen bahçenin ortasındaki kuyunun arkasına saklanmıstım ebe agladıgımı duyunca hemen arkadaslara haber verdi bu seytanı yakın arkadasımda görmüs ve oda çok korkmustu. (ismini vermeyecegim.) Ve bu olaylardan sonra her pisligin yanında cinlerin olduguna saitlik ettim. Ertesi sabah seytanı gördügüm yere geldik orada bulunan ev bombostu evin içinde bir el vardı ve sanki el bizi seyrdiyordu önce inanmadık sonrada banyoda gördük ev zemin kattaydı banyonun penceresinden içeri yumurta kartonu attık ve karton geri geldi ve bu olay bi kaç defa gerçeklesti ne zaman oraya gitsek üst kattakilerin kızını yerde baygın buluyorduk ve bu olaydan sonra bisey farkettimki ne zaman korkunç hikayeler anlatsak ozaman kötü seyler oluyordu ama anlatmayıda seviyorduk. Bu yüzden siz siz olun sakın korkunç seylerden bahsetmeyin eger cinlerden bahsedecekseniz kötü varlıklar diye konusun, bunu sakın unutmayın...

My Blog List